We provide specialized winterization services to safeguard your pool during the off-season, and when spring arrives, we handle the thorough opening process.

İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMAMASI

  • Home
  • Blog
  • İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMAMASI

Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biri de idarenin yargısal denetiminin yapılabilmesidir. Anayasa’nın yukarıda belirtilen 125.maddesinde yer alan idarenin her türlü eylem ve işleminin yargısal denetime tabi olacağı yolundaki amir hüküm, belirtilen ilkenin somut halini teskil etmektedir. Hukuk devletinin gereği olarak idarenin yargısal denetimi ancak idari yargı mercilerince verilen kararların, fiili ve hukuki imkansızlık dışında gecikmeksizin yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır.

 

            Yukarıda yer verilen emredici hukuk kurallarına göre, idarelerin yargı kararlarını gecikmeksizin uygulaması yasal bir zorunluluk olup, idarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre islem tesis etmesi ya da eylemde bulunmak zorunda olması, aynı zamanda hukuk devleti olmanın da bir gereğidir. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan bu ilke karşısında, idarenin mahkeme kararlarını “aynen” ve “gecikmeksizin”uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Baska bir deyişle, yargı kararlarının uygulanması bakımından idare “bağlı yetki” içerisinde bulunmaktadır. Aynı şekilde, 2577 sayılı Idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin1. fıkrası da, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir sekilde kararının idareye tebliğinden başlayarak 30 (otuz) günü geçemeyeceği şeklindeki kuralıyla Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesine uygun bir düzenleme getirmektedir. Söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını “aynen”ve “gecikmeksizin” uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadir.
 
            2577 sayıh Kanun’un 28. maddesinde öngörülen süre içerisinde Mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi durumunda, idarenin sorumluluğunun ortaya çıkacağı kuşkusuzdur.
Hukuk devleti ilkesi uyarınca, faaliyetlerini hukuka uygun biçimde yürütmek zorunda olan idarenin hukuka aykırı eylem yapması veya işlem tesis etmesi, kural olarak hizmet kusurunu oluşturur. Buna göre, idarenin, anayasal bir zorunluluk olan yargı kararını uygulamaktan kaçınması da idarenin hizmet kusuru mahiyetinde olup, Anayasa’nın 125. maddesinde idarenin kendi eylem ve islemlerinden doğan zarar ödemekle yükümlü olduğu hükmü ile 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi uyarınca yargı kararının yerine getirilmemesi nedeniyle davacının ugradığı zararların idarece tazmini gerektiği açıktır.


             Mahkeme kararlarının uygulanmaması üzerine açılacak tazminat davalarının düzenlendiği 2577 sayılı Kanun’un 28.maddesinde dava açılması için idareye başvuru şartı bulunmamaktadır.Diğer yandan idare, uygulanmayan iptal kararlarının tarafıdır ve Ídarenin söz konusu karardan haberdar olmadığı söylenemez. İdarenin mahkeme kararını uygulaması için bireylerin mahkeme kararının uygulanmasını istemesi gerektiğine ilişkin kanuni bir düzenleme bulunmadığı gibi mahkeme kararlarının derhâl uygulanmasına yönelik bu yükümlülük somut olayda Anayasa’ya göre Idarenindir (AYM, Abdullah Kaya ve Diğerleri, B.No:2017/26740,16/12/2020,$65).

           

            Anayasa’nin 138. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu hükümde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare lehine herhang bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam manasıyla kullanabilmeleri mümkün olmaz. Dolayısıyla idare, yargı kararlarının zamanında icra edilmesini sağlayarak bireyler aleyhine olusabilecek hak kayıplarını engellemekle ve bu yolla bireylerin kamu otoritelerine ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür.

 

            Bu sebeple Anayasa’nin 2.maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bireylerin kamu otoritesi ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgecilemez bir görev ifa eden yargı kararlarının zamanında icra edilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez.

 

            Kararın icrası hakkında; uyuşmazlığın mahiyeti, icra edilecek kararın niteliği, yargılama sırasında veya sonrasında meydana gelen maddi ve hukuki kosulların olası etkileri nedeniyle yargı kararının mutlak anlamda aynen uygulanmasının sağlanması yönünde bir güvenceyi içermemektedir.Bunun yanında bir iptal kararını icra etmenin fiilen veya hukuken imkânsiz olduğu olağanüstü koşullarda dahi idarenin uygulama yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır. Aynen icranın hukuken veya fiilen imkânsiz olduğu hâllerde ifanın şeklinde değişikliğe gidilmesi mümkün görülmeldir. Aynen icranın önünde engellerin mevcut olduğu durumlarda icra biçiminde değişikliğe gidilmesi mümkün olsa da bunun ilgilinin yeniden yargıya başvurmasına gerek kalmayacak sekilde yapılmasına ve alternatif tedbirin kişiye saglayacagı tatminin aynen icraya nazaran bariz bir nispetsizlik icinde olmamasına özen gösterilmelidir. Ídare, hukuki veya fili imkânsızlıklar olsa dahi her durumda karar uygulamak için elinden gelen her gayreti gösterdiğini ve kararı uygulama önündeki engellerin aşılamaz olduğunu ispatlamak zorundadır. Bu gibi hâllerde idare, ilgiliye eski hâle getirme ilkesine göre en uygun alternatif çözümü önererek söz konusu karara uyma iradesinde olduğunu açıkça ortaya koymalıdır (AYM, Erol Aksoy [GK],B.No: 2016/11026,12/12/2019,(53).

 

            Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında degerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir sekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren düzenleme ve uygulamalar bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi durumunda mahkemeye ulaşım hakkı da anlamını yitirecektir (AYM, Mustafa Eksi,B.No:2014/7711,24/1/2018,$27).

 

            Ayrıca, kesin hükme saygı, uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul görmektedir. Anayasa’nin 138.maddesinin son fikrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir geregidir. Çünkü bir hukuk sisteminde yargılamanın verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktir (AYM, ArmanMazman,B.No:2013/1752,26/6/2014,S65).

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *