Vergi Usul Kanunu’nun 10.maddesinde “ Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir. (Değişik: 3/12/1988-3505/2 md.) Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.” hükmü yer almaktadır.
Sözkonusu madde hükmüne göre tüzel kişilerin mükellef ya da vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen vergi ödevleri kanuni temsilcileri aracılığıyla yerine getirilmektedir. Kanuni temsilcilerin sözkonusu ödevlerini yerine getirmemeleri halinde mükellef ya da sorunluluların mal varlığından tamamen ya da kısmen alınamayan vergi borçlarının kanuni temsilcilerin mal varlıklarından tahsil cihetine gidileceği hükme bağlanmıştır.
Ancak süreli görev yapan kanuni temsilcilerin bu vergi borcundan kaynaklı sorumlulukları ne kadar süreyle devam edecektir. Bu kapsamda verilen Danıştay VDDK 22/11/2023 gün ve E:2022/1002, 2023/1349 sayılı kararını aşağıda paylaşmaktayım.
Uyuşmazlığın çözümü, davacının kanuni temsilcilik sıfatı sona erdiği tarihten sonra verilen beyannameler üzerine şirket adına tahakkuk eden vergilerin ödenmemesinden davacınn sorumlu tutulup tutulamayacağına bağlıdır.
Mükelleflerin vergi ödevleri, mükellefiyete dair bildirimler, defterlerin tasdiki ve tutulması ile kayıtlarının nizami, bu kayıtlara dayanak teşkil edecek vesikaların nizami, yasal defter ve vesikaların muhafazası ile vergi incelemesine ibrazı, verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergiler ile tevkif suretiyle kesilmesi üzerine tahakkuk eden vergilerin vadesi içinde ödenmesi gibi mevzuatta sayılan ödevlere ilişkindir.
Tüzel kişilerin vergi ödevleri kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilmektedir.Kanuni temsilciler tarafından tüzel kişilerin bu ödevlerinin yerine getirilmemesi halinde sorumlulukları gündeme gelebilecektir.
Vergi Usul Kanunu’nun 10. mnaddesiyle, vergi alacağının, vergisel ödevlerini yerine getirmeyen kanuni temsilcilerden tahsili için öngörülen sorumluluk, kusura dayalı ve tali (ikinci derece) niteliktedir.Kanuni temsilci için kusura dayalı bir sorumluluk öngörüldüğünden, kanuni temsilciden tahsil edilmeye çalışılan amme alacağının kanuni temsilcinin yasa ile kendisine yüklenen ödevleri yerine getirmemesinden kaynaklanması gerekmektedir.
Olayda, dava konusu 27/04/2016 tarih ve 2 ve 4 takip numaral ödeme emirleri içeriği kamu alacakları, davacının kanuni temsilcilik sıfatının sona erdiği tarihten sonra şirket adına verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin vadesinde ödenmemesinden kaynaklanmaktadır.
Davacı, beyan üzerine şirket adına tarh ve tahakkuk eden vergilerin tahakkuk ettiği tarihte ve vergilerin vade tarihlerinde, asıl amme borçlusu şirketin kanuni temsilcisi değildir. Dolayısıyla şirkete ait vergi ödevinin yerine getirilmemesi, davacının eyleminden kaynaklanmamaktadır.
Bu durumda, davacının 213 sayıh Kanun’un 10. maddesinden hareketle şirketin üzerine düşen ödevleri yerine getirmediğinden bahsedilemeyeceği açık olup bu kapsamda ödeme emirlerinin iptali gerekir.
Yer verine Danıştay kararında yer aldığı üzere şirket kanuni temsilcileri kendi görev yaptıkları dönemin dışında ortaya çıkan vergi borçlarından sorumlu değillerdir. Bursa vergi avukatı olarak vergi hukuku, vergi mahkemelerine ilişkin her türlü hukuki hizmeti profosyonel olarak sunmaktayız.